Tartışmada Eşler Birbirini Yatıştırmalı
Hemen her terapist ve kişisel gelişim kitabı sorunların çözümünde iletişimi ve sözcüklerin gücünü vurgular. Birçoğu mükemmel öğütler verir. Ama doğru sözcükler ilişkilerin kopmasını önlemeye yeterli olsaydı, şimdiye kadar üzücü boşanma oranlarından kurtulmanın yolunu konuşarak bulmuş olurduk. Çiftler çoğunlukla doğru sözcükleri papağan gibi tekrarlamayı öğrenir ama konuşmalarını birbirlerine yönelik derin bir anlayışa dayandırmazlar. Fransızca cümleleri ezberlemeyi öğrenmeye benzer bu. Ne anlama geldiklerini bilmezseniz, Fransızca konuşuyor olmazsınız.
Yakınlık nasıl oluşur
Çiftler birbirlerini derin bir düzeyde anlayıp bu bilgiyi birbirlerine sevecen bir biçimde ifade edebildiklerinde, aralarında gerçek bir yakınlık oluşur. Uyum sağlama dediğimiz bu beceri, kimi şanslı çiftlerin neredeyse doğuştan gelme özelliğidir ama birbirlerine en az onlar kadar bağlı pek çok çift bu konuda zorlanır. Neyse ki uyum, neredeyse tüm çiftlerin öğrenebileceği ‘ya da güçlendirmeyi öğrenebileceği’ becerilerden oluşur.
Çift terapisi ‘nde amacımız, insanların birbirlerinin acı verici duygularını sakinleştirip, yatıştırabilmesidir.
Ben acı verici bir duygumu sana açıklarım, sen de bana uyumlu bir cevap verirsin ve bağlanmayı teşvik edecek bir cevap verirsin. Kendimi kötü hissettiğimde eşimin beni yatıştırmasına ihtiyacım olması, patolojik bir şey değildir.
İnsanlar sevdiklerinin yanında acıyı daha fazla tolere edebiliyor
İnsanların sevdikleri birinin elini tuttuklarında acıyı daha fazla tolere edebileceklerini gösteren araştırma sonuçları, kanıtlar vardır.
Eğer odada bir arkadaşları varsa ve ellerini tutuyorsa o zaman daha fazla acıya tolerans gösterebiliyorlar.
Eğer odada bir yabancı varsa, o zaman daha az tolerans gösterebiliyorlar. Örneğin, bunu denemek için insanların elini buzun içine koyuyorlar eğer odada bir yabancı varsa, şu kadar dakika tutabiliyor elini buzda. Ama eşi veya sevdiği bir arkadaşı varsa daha fazla tutabiliyor. Çünkü sevdiğiniz biriyle birlikte olmak, oksitosin salgılanmasına neden olur ve bu yatıştırmacı bir kimyasaldır.
Partnerimizin bizi yatıştırması yeterli mi
Sevdiklerimizin bizi rahatlatması ve desteklemesi bize faydalıdır. Duygu odaklı çift terapisi olarak ilk amacımız budur. Sonra buna şunu da ekliyoruz: Karşısındakinin yatıştırmasının yanı sıra insanlar kendilerini yatıştırmayı da öğrenmelidir. İnsanların sadece eşini değil kendini de yatıştırmasını sağlaması ve bunu öğrenmesi önemli.
Kendi kendimizi yatıştırmaya ne zaman ihtiyaç duyarız
Bu iki durumdan meydana gelebilir. Eş yanında mevcut olmadığı zaman. Fiziksel olarak orada olmayabilir veya ikincisi duygusal açıdan mevcut olmayabilir. Çok üzgünüm, o sırada yalnızım bir şeylere ihtiyacım var. Ama eşim başka bir şeye kaygılanıyor veya başka bir şeyle ilgileniyor ve bana cevap veremiyor; o durumda kendimi yatıştırabilmeliyim.
İlişkide merhem olan şey ne
Bir kişi kendi içsel kırılganlığını duygularını açıkladığı zaman, bu düzeltici, iyileştirici bir duygusal deneyim olabilir. Ben kendimi değersiz, yetersiz veya sevilemeyecek bir insan olarak hissediyorsam ve bunu açıkladıktan sonra olumlu bir cevap alırsam, bu iyileştirici bir deneyimdir.
Değişimin kalıcı olması için sadece eşimizi yatıştırmayı öğrenmek değil, kendi kendimizi de yatıştırmayı öğrenmemiz de şarttır. Eşimiz bizi düzenlemek üzere orada olamadığı zaman, bunu kendi başımıza yapabilmeliyiz. Ama ilk olması gereken eşlerin birbirlerinin duygularını düzenleyebilmeleridir.
Sevgiyle kalın..
Uzm. Psk. Dan. Eyüp Sarı
Çift ve Evlilik Terapisi
Çift Terapisi
Aşka Yeni Bir Yol : İmago Çift Terapisi
İmago Çift Terapisi birbirine yakın olarak bağlanmış ilişkilerin terapisi ve teorisidir. Ana tezi eşin romantik cazibeye göre seçilmesinde bilinçsiz amacın, çocukluğu bitirmek olduğudur. Bu nedenle eş seçimi, eşlerden birisinin ruhsal simge ile bilinç dışı uyuşmasının sonucudur, bu çocuklukta (İmago olarak adlandırılır) ve cazip eşin belli karakter özellikleriyle oluşturulur.
İmago Eşleşmesi – Bilinçdışı İlişkinin Keşfi
İmago eşleşmesi, eş seçimde belirleyici faktördür. Çünkü bu bağların yenilenmesiyle bütünlüğün iyileştirilmesinin bilinç dışı amacı tarafından yönlendirilir, ben ve benötesi çocukluktaki düş kırıklıkları nedeniyle bozulmuştur. Eşteki pozitif ve negatif karakter özellikleri ile benzer özellikler cazibenin temelini oluşturur. Cazibenin yoğunluğu düş kırıklıklarınabağlı negatif özelliklerdeki uyumun sonucudur.
Romantik sevgi bu nedenle, bir seviyede, tatmin ihtiyacı beklentisinin sonucudur. Daha derinlerde ise asıl bütünlük ve bütüne olan bağlantının geçici deneyimidir. Bundan dolayı tatmin edilmemiş çocukluk ihtiyaçları yetişkin ilişkiye çözüm için taşınır ve bundan dolayı seçilen eş kişinin ebeveynler ile aynı sınırları paylaşır, kaçınılmaz şekilde, bunlar tekrar aktif hale gelir ve düş kırıklıkları tekrar yaşanır.
Romantik hisler, eşler diğer kişiyi ideal eş olmak için zorladıklarında giderek azalır ve kaçınılmaz şekilde iktidar mücadelesi doğar, bu sıklıkla kronik çatışmalara yol açar ve sonucu paralel evlilikler ya da boşanmadır.
İmago Çift Terapisi, çiftlere bir seçenek sunar: ‘’Bilinçli evlilik/adanmış ilişki’’ oluşturarak,eşin bilinçdışı eylemlerinin amacı ile iş birliği yapmalarını sağlar. Bunun için de eşler tatmin edilmemiş çocukluk ihtiyaçları ile yüzleşirler.
Bu hedefi gerçekleştirmek için, İmago Terapistleri birincil terapötik müdahale olarak İmago Diyaloğu adı verilen bir tekniği kullanırlar.
İmago Diyaloğu, İmago Çift Terapisinin temel yaklaşımıdır. İnsanların ilişki içerisindeki temel ihtiyaçlarından yola çıkarak ve bunları kapsayacak şekilde oluşturulmuştur. Çiftlerle güvenli bir ortam oluşturan bu yöntem, karşılıklı anlayışın ve empatinin oluşmasını, geçmişe dönük ilişki yaralarının onarılmasını ve böylece çiftler arasında derin bir iletişimin deneyimlenmesini sağlamaktadır.
İmago Diyaloğunun Doğuşu
Kendi ilişkisi ve diğer evli çiftlerin ilişkisi üzerinde çalışan Harville Hendrix, çocukluk yıllarında anne ve babaları tarafından konuştukları dinlenilmeyen, dikkate alınmayan bireylerin karşısındaki birey tarafından dinlenilme ihtiyacının oldukça yüksek olduğunu fark etmiştir. Bireyler kendileriyle benzer çocukluk problemleri yaşayan bireylerle evlendikleri için eşleri de aynı dinlenilme talebiyle evlilik ilişkisine girecektir. Her iki taraf da dinlenilmeyi beklerken; birbirini dinlemeyecektir. Başka bir deyişle; böyle çiftler arasında bireylerin birbirini sırayla dinlediği diyaloglar çoğunlukla oluşmaz. Hendrix ve eşi Helen imago diyaloğunu, İmago Terapinin özü olarak nitelendirmiştir. Yapılandırılmış bir diyalog olan İmago Diyaloğu, bireylerin birbirlerine duygu düşünce ve isteklerini korkmadan ve sakin bir şekilde anlatabilecekleri çift taraflı bir iletişim tekniğidir. İmago diyaloğu, aslında terapist odaklı, terapistin aktif olarak yer aldığı bir diyalog değildir. Tam aksine; çiftlerin aktif olduğu eş odaklı bir tekniktir. Bu diyaloglar, terapistin kontrolünde yapıldığı gibi terapistin olmadığı ortamlarda da eşler tarafından uygulanabilir. İmago Diyaloğu, bireylerin birbirlerini dinlemelerini garanti altına alır.
İmago Terapistinden Beklenen;
– Çifte İmago Diyaloğu sürecini öğretir
– Gönderici ve alıcının rollerini ve sorumluluklarını yerine getirmesi için koçluk yapar.
– Çifte, hem her birinin kendisi ile hem de partneri ile iletişimini güçlendirmesini sağlamak için koçluk yapar
– Çiftler arasında tepkiselliği yöneterek iletişimin güvenli bölgede kalmasını sağlar.
– Çifti İmago Diyalog tekniklerini evde kullanmaları için teşvik eder.
İletişim, İmago Diyaloğunda tecrübe edildiği üzere terapideki iyileştirici element olarak görülmektedir. Bu nedenle İmago Çift Terapisindeki süreçlerin büyük bir kısmı çoğunluğu partnerler arasında gerçekleşen İmago Diyaloğu aracılığıyla yürütülmektedir. Bununla birlikte, terapist bu süre içerisinde çift arasındaki diyalojik duruşunu her zaman korumalıdır.
İmago Diyaloğu uygulaması için süreç üç basamaktan oluşmaktadır;
Aynalama : Alıcı partnerini dinler ve göndericinin dışa vurduklarını aynen tekrarlar.
Doğrulama : Alıcı söylenenleri kabul ettiğini ve göndericinin bakış açısının duygularını ve deneyimlerini anladığını belirtir.
Empati : Alıcı, göndericinin duygusal deneyimlerini ve düşüncelerini açıklar ve söyledikleri göndericinin söyledikleri ile uyuyor mu kontrolünü yapar.
İmago Diyaloğu’nun kullanımı iletişim ve bağı yeniler, böylece karşılıklı duygusal iyileşme, gelişime yonelik işlemlerin başlaması ve kişisel bütünlüğün iyileşmesinin gerçekleşmesi başarılır. Kişiyle (düş kırıklıkları yaşayan) tekrar bağoluşturulması kişinin sosyal, doğal ve kozmik düzene gerçek bağına olan farkındalığı tekrar kurar. Sürekli olarak kullanıldığında, diyalog ilişkide olmanın yolu olur ve sonunda ruhsal bir uygulamaya evrilir, bilinçli evlilik/adanmış ilişkiyi ruhsal bir yola dönüştürür.
Aşk ile kalın..
Uzm.Psk.Dan.Eyup SARI
Çift ve Evlilik Terapisti
Kaynakça:
– Aile Terapisinde Kullanılan Teknikler –Doç.Dr. Şahin Kesici ve Komisyonu
– İmago İlişki Terapisinde Klinik Eğitim- Eğitim Kılavuzu
– Hakettiğiniz Aşkı Yaşayın – Harviile Hendrixe
Çift Terapisi
Aşkın Dansı : Duygu Odaklı Çift Terapisi
Son on yıl içerisinde, evlilik terapisi alanında bir patlama yaşandığı söylenebilir. Araştırmalarda, terapide en sık karşılaşılan problemin, kişilerin partnerleri ile tatmin edici yakınlıkta bir ilişki kuramamaları olduğu belirtilmiştir. Bu konulara müdahaleler için talebin artması ile birlikte, kişilerin yakın ilişkilerini olumlu yönde etkileyecek iyi tanımlanmış yaklaşımlar ve stratejiler denenmiş ve geliştirilmiştir.
DOÇT, İlişkilerde duygusal yaşantıların gücüne ve bu gücün yakın bağları yeniden inşa etmekte nasıl kullanılacağına odaklanmaktadır. Terapinin amacı, böyle bir bağın sağlamlığını belirleyen erişebilirliği ve duyarlılığı artırmaktır. Bu, kendiliğin yeni çehrelerinin ilişkiye dahil edilmesi ve ilişkideki konumların daha esnek ve uyumlu hale getirilmesi ile sağlanır. Dr.Susan Johnson, Duygu Odaklı Terapiyi çiftlerle kullanmaya başlayan ilk kişidir, yaklaşımında bağlanma teorisi de önemli bir yer tutmaktadır.
Duygu odaklı terapi (EFT) isminden, bu yaklaşımda bilişin ve davranışın önemsiz olduğu anlamı çıkarılmamalıdır. Basitçe kastedilen, duygunun yaşantılanması ve ifade edilmesinin çiftlerin ilişkilerini yaplandırma ve değiştirme süreçlerinin merkezinde değerlendirildiğidir.
Duygu Odaklı Çift Terapisi Nerede Kullanılmaz?
Duygu odaklı terapi (EFT), her derde deva bir mucizevi ilaç olarak değil, uygulama alanımıza çeşitli müdahale paketleri ile katkıda bulunan bir terapi olarak geliştirilmiştir. Bu müdahaleler, diğer tüm müdahalelerde olduğu gibi danışanın kısa ve uzun vadeli emellerine, rahatsızlık düzeyine, var olan probleme ve işleme stiline uygun olmalıdır.Başarılı olabilmesi 3 başlık kontrol edilmelidir. Aşağıdaki durumlar varsa başarı şansı düşüktür.
- Taciz : Süregelen Duygusal/Fiziksel Taciz
- Bağımlılık : Süregelen Her Tür
- Aldatma : Başka Biriyle Süregelen Duygusal, Fiziksel ya da Cinsel İlişki
Evlilik terapisi uygulamak, iki kişi arasındaki duygusal konuşmalara karşı artmış bir hassasiyet gerektirir. Terapiye gelen çiftler genellikle acı içindedir. Hisleri ve ihtiyaçları anlaşılmamakta, istekleri karşılanmamaktadır. Partnerlerinin kendilerini önemsemediğini hissederler. Partnerlerin bu acılarına ulaşmalarına yardım eden ve iletişim kurmalarına yardımcı olan bir terapi, ilişkinin kalitesinde belirgin bir fark yaratacaktır.
Duyguların Kategorilendirmesi
Terapötik değişikliğin yaratılması sürecinde duygu ile çalışırken, duygusal dışa vurumları sınıflara ayrıştırmak faydalı olacaktır. Duygular 2 kategoride incelenebilir: ” birincil duygular” ve “ikincil duygular” olarak iki kategoridir.
Bize problem çözmede yardımcı olarak adaptif biyolojik bilgiyi yalnızca birincil duygular taşır. İkincilduygusal tepkiler sıklıkla savunmacı baş etme stratejileri şeklindedir, değişimi sağlama amacına zarar verirler, hatta dışa vurumları genellikle problem yaratıcıdır.
Birincil duygular genellikle eşleri yakınlaştırır, ikincil duygular eşleri uzaklaştırır.
İkincil Duygular
Davranışçı ekolün ve kognitif davranışçı ekolün temsilcileri sıklıkla bu ikincil cevapların terapide by pass edilmesi ya da atlanması gereken duygular olduğunu savunurlar. Bu ikincil tepkiler çoğunlukla bilinç düzeyindedir ve bu duyguların yoğunluğunu azaltmak sıklıkla çift terapisi için bir motivasyondur. Örneğin, bir kişinin eşine karşı öfkesi yada kırıcılığı yardım istemesi için bir neden olabilir. Kin, öfke ve kıskançlık gibi potansiyel tehlikeli duygu türevleri de bu ikincil kategoriye aittir.
Terapi de ikincil tepkilere ulaşmak ya da onları körüklemek arzulanan bir şey değildir, oldukça zarar verici olabilir. Ancak ikincil duygular, altta yatan düşünce ve hisleri keşfetmek için önemli bir ipucudur. Bu nedenle terapist ikincil tepkiler ile birincil biyolojik adaptif duygusal yanıtların ayrımını iyi yapmalıdır. Bu bir klinik değerlendirme meselesidir; örneğin öfke şiddet görmüş olmaya karşı gelişen birincil affektif bir yanıt da olabilir, altta yatan korku ya da incinmişliğe karşı ikincil bir tepki de olabilir. Örneğin; kocasına sinirli şekilde ‘’yanıt vermediğinde beni sinirlendiriyorsun” diyen bir kadın, sinirli bir şekilde “Bana kim olacağımı ve işimi nasıl yapacağımı söyleme!’’ diyen diğer bir kadından çok daha ifade ediyor olabilir. İlk durumda kadın incinmiş ve reddedilmiş hissetmektedir ve kızgınlığı altta yatan adaptif üzüntü hissi ve temas ihtiyacını maskelemektedir.
Altta Yatan Duyguya Ulaşmak
Birincil duygular, ikincil tepkisel duyguların aksine, kişi terapiye geldiğinde tam farkındalık düzeyinde değildirler. Hatta kabul edilmemiş, inkâr edilmiş ya da dikkate alınmamışlardır. Öyle gözükmekte ki bu duygularla tanışmak ve iletişime geçmek terapötik değişikliğe yardımcı olmaktadır. Bir kadının eşine uzaklığının altında yatan yalnızlık ya da korku duygularını tam anlamıyla yaşantılayabilmesi veya bir erkeğin hissettiği acıyı suçlamalarda bulunmadan yaşantılayabilmesi, bu çiftin gerçek yakın bir iletişime geçmesini sağlayacaktır.
Birincil duygular, duyusal ve algısal bilgilerin sentezlenmesi sonucu farkındalığa ulaşırlar. Böylece yeni anlam şekilleri oluşturmamıza ve içsel yaşantıları yeni bir şekilde organize etmemize yardımcı olurlar.
Örneğin, bir kadının çenesindeki kasılmaya, karnındaki gerginliğe ve içe kapanma isteğine dikkat etmeye başlaması onun etrafa mesafeli duruşunu kırmaya yardımcı olacak; korkularını ve kendini koruma ihtiyacını fark etmesini sağlayacaktır.
Ne Hedeflenir ?
DOÇT ’nin amacı, sorunlu etkileşimsel ve duygusal alanın değiştirilmesi ve böylece bireylerin ve etkileşimlerin daha işlevsel ilişkilerle sonuçlanacak şekilde yeniden düzenlenmesi olarak tanımlanabilir. DOÇT ’nin ana amaçlarından biri duygusal bağın yeniden yapılandırılması böylece de partnerler arasında durmaksızın kendini yenileyen bir ben-sen ilişkisinin teşvik edilmesidir.
Aile, evilik ve çift problemleri kişilerin içinde bulunduğu işlevsiz durumlardan köken alır. Çift terapisinin amacı, bu durumları değiştirmektir.
Örneğin; çocuklar ile ilgili sorunları da bulunan bir çift alındığında, terapinin ilk basamağı ebeveynler ve çocuk arasındaki üçgeni kırmak ve ebeveynler arası bir iletişimi sağlamak, böylece birbirleriyle yeni bir şekilde konuşmalarını ve birbirlerini yeni bir şekilde dinlemelerini mümkün kılmaktır. Böylece çift terapisine başlanmış olur, çünkü çift terapisinin amacı duygusal bağı yeniden yapılandırmak, ulaşılabilirliği ve yanıt alınabilirliği artırmaktır.
Bunun için DOÇT, çift arasındaki sorunlu iletişim döngüsünü 9 basamakta çalışır;
Duygu Odaklı Çift Terapisinin 9 basamağı
- Çift tarafından getirilen konuların ayrıntılandırılması ve bu konuların ayrışma-bağlanma ve bağımlılık-bağımsızlık alanlarındaki temel çatışmaları ne şekilde dışavurduğunu değerlendirmek
- Negatif etkileşim döngüsünü saptama
- Etkileşimsel konumların altında yatan kabul görmemiş duygulara ulaşmak
- Problem(ler)i altta yatan duygular ışığında yeniden tanımlamak
- Kendiliğin kabul görmemiş yönlerinin ve ihtiyaçlarının ortaya çıkarılmasını teşvik etmek
- Partnerin yaşantılarının diğer partner tarafından kabul edilmesini teşvik etmek
- Etkileşimi yeniden yapılandırmak için ihtiyaç ve arzuların dışa vurumlarını kolaylaştırmak
- Yeni çözümlerin ortaya çıkmasınısağlamak
- Yeni konumları sağlamlaştırmak
Sonsöz
Birbirinden farklı ilişki yaklaşımları, değişim süreci için birbirinden farklı odak noktalarına sahiptir. Etkileşim örüntüleri ya içsel bakış açısıyla incelenir, anlamlarınıdeğiştirmek için yeniden çerçevelendirilir, kurallar ve pozitif kontrol teknikleri kullanılarak yapılandırılır. Ya da DOÇT’nde olduğu gibi, altta yatan duygusal durumların düzenlenmesiyle yeniden yapılandırılır.Etkileşimin altta yatan duyguların ışığında yeniden tanımlanması partnerlerin şu anki duygusal durumlarını ve yaşantı örgütlenmelerini de etkiler, onları birbirine daha açık ve duyarlı hale getirir. DOÇT ‘nde kendiliğin ve partnerin yeni yönleri farkındalığa getirilir, göz önüne serilir ve duygusal bağın yeniden yapılandırılması için çiftin etkileşimiyle bütünleştirilir.
Sevgiyle Kalın..
Uzm.Psk.Dan.Eyüp SARI
ÇİFT ve EVLİLİK TERAPİSTİ
Kaynakça:
- DOÇT Eğitimi Notları-Dr.Ting Liu
- DOÇT Uygulamaları Birliktelik Yaratmak-Susan M.Johnson
- Duygu Odaklı Çift Terapisi-Leslie S. Greenberg&Susan M.Johnson
Çift Terapisi
Eril ve Dişil Yanlarımızla Bir Olabilmek
İnsan biriyle ilişkiye girdiği zaman, kendi bireyselliğinin dişil ve eril yönleriyle de bir iç ilişki kurar.
Norberto Levy
Hepimiz zıtlıklardan meydana geliriz. Dişil, eril, etken, edilgen, zayıf ve kuvvetli yönlerimiz vardır. Sorun!! kültürel olarak kendimizi bu zıt kutuplardan sadece biriyle özdeşleştirerek ötekini dışlamamızdır.
Bazen çiftlerin yaşadığı çatışmaların çoğunun kadın ve erkek arasındaki bakış farklılığını kabul etmemelerinden kaynaklandığını düşünüyorum. İnsan John Gray gibi kendine sormadan edemiyor: 2 farklı dünyada yaşayan varlıklar nasıl uyum sağlayabilir? Biri Mars’tan (Erkek), biri Venüs’ten (Kadın). Bir kadınla erkek ayrı dalga boyundaysalar nasıl iletişim kurabilirler? Yanıt: Sadece ve sadece tek bir bakış açısı olduğu fikrinden vazgeçerek. İlişkideki sorun şudur: Bir bilinç duzeyinden ötekine geçecek esnekliğim yoksa, bükülmez bir bakış açısında diretiyorsam, başka bir perspektiften düşünen eşimi reddetme eğilimindeyimdir.
Aşka dair bir nesir’den alıntı yapmak isterim;
Onun düşünce biçimini kavrama macerasına atılırsam, yeni şeyler ama her şeyden önemlisi onu keşfederim.
Çift olmanın zorluğu dünyada olmanın farklı bir formunu gerektirmesidir: erkeğinki, kadınınki ve ikisini bir potada eritmektir.
Biriyle ilişkiye girmek yeni bir düşünce biçimine olanak tanır, dünyayla farklı bir karşılaşmayı gerektirir.
Ben ötekini GERÇEKTEN keşfettiğimde aşk başlar. Artık sadece bir fikir değil, özgünlüğüyle beni şaşırtan yeni biridir.
Aşk burada başlar: şaşırarak, keşfederek…
Eşimi kendi eski fikirlerimin içine hapsetmeye çalışırsam, hiçbir şey başlamaz. En azından ‘aşkla ilgili’ bir şey başlamaz.
Aşka açık olmak yeniliğe açık olmaktır…
Sevmek gerçeğe açılmaktır.La Edri
Önerim; olayları farklı görecek biçimde kendimi şekillendirmem, açmamdır. Böylece hem karşımdakine ulaşabilir de kendim için dünyada farklı bir biçimde var olmanın yolunu bulurum. Bir çift sorun yaşadıklarına inanıyorsa, adam hayata mantığıyla, kadın da duygularıyla bakıyorsa yine tam tersi kadın mantığıyla bakıp, adam duygularıyla bakıyorsa; bu farklılıklarını bir çıkış noktası olarak kabul etmeden anlaşmaları çok zordur. Bana kalırsa çağdaş dünya da bir değişim yaşanmakta: Kadın erkeksi yönlerini geliştirirken, erkekler de dişil duyarlılıklarına önem vermeye başladılar.
Sözün özü: Senin bakışını kabul eder ve saygı duyarsam, onu kendiminkine entegre edebilirim ve bu da benim açımdan gelişme anlamına gelir. Seni reddeder ve kendi söylediğime ikna etmeye uğraşırsam, yalnız kalırım. Klinik deneyimlerimde de gördüğüm ve üzerine çalıştığımız noktalardan biridir. Karşımızdakinin bize daha iyi bir fikir vereceğine, yeni bir seçenek sunacağına inanmadan onun her şeyi bizim yaptığımız gibi yapmasını sağlamaya çalışmak.
Sevgiyle Kalın..
Uzm.Psk.Dan.Eyüp SARI
Çift Terapisti
KAYNAKÇA: Gözleri Açık Sevmek – Jorge BUCAY
Bireysel Psikoterapi
Sessiz Tavır, İlişkiden Ne Götürür ?
İlişkideki karşılıklılık eşler arasında güven bağı kurar. Yetişkinler arasındaki ilişkilerde ani ve tek taraflı sessizlikler veya umulmadık ortadan kayboluşlar güvenme yetimizi zayıflatır. Çünkü bunlar sorunlarımızı ele almak, işlemek, çözüme ulaştırmak ve entegre etmekle taban tabana zıttır. Tek taraflı alınan kararlar bir eşin diğerine yeterince güvenmediğine işaret eder.
Birisi tarafından hiçbir açıklama olmaksızın reddedilmek bizi nerede hata yaptığımız da dahil olmak üzere, pek çok soruyla baş başa bırakır. Bir de öbür türlü bir deneyimi gözünüzün önüne getirin. Eşimiz ilişkimizin yürümediğini ve bunun sebeplerini doğrudan söyleyerek bu sorunu çözmemiz veya olası bir ayrılık durumuyla baş edebilmemiz için yanımızda olmayı önerir.
İlk aşamada acı çekeriz. Çünkü en hassas bölgemiz olan can evimizden vurulmuş oluruz. Güvenimiz zedelenir. İhanete uğramak muhtemelen bize geçmişte yaşadığımız incinmişlikleri hatırlattığı için üzüntümüzü en üst seviyeye, doyma noktasına taşır. Bunun üstesinden gelebilmemiz için belli bir süre geçmesi gerekir. İkinci aşamada, eşimiz dürüstlük sergileyerek meseleyi ele almaya isteklidir. Anlamaya istekli olduğu için duygularımıza saygı gösterir. Gemiyi terk etmez, bir sonraki limana dek bizimle gemide kalır.
Sessizlik Sonrası Tepkiler
Suskunluğa verdiğimiz tepki şu üç biçimden birini alabilir:
- İletişim kurmak,
- Öfkelenmek ve
- Umutsuzluğa kapılmak.
Her ne pahasına olursa olsun diğer kişiyle iletişim kurmayı sürdürebiliriz. Bu davranış hem daha fazla teması hoş karşılamayacağını açıkça göstermiş olan suskun kişinin sınırlarını hiçe sayar hem de başkaları tarafından tekrar tekrar reddedilerek incinmeye açık olduğumuzu gösterir.
Ta ki bizi bunalıma sürükleyecek bir ümitsizliğe dönüşene dek öfkeli olmayı sürdürebiliriz. Üstelik bunalımdayken güven duyma kabiliyetimiz de azalır. Çünkü bunalımda olmanın yan etkilerinden biri de hiçbir şeyi güvenilir bulmamaktır. Bu da bizi el yapımı çilemizin öznesi yapar. Oysa bu kişiyle bir ilişki yürütmemize imkan olmadığı açıktır.
Çile çekmek, acımızın yasını tutup suçlamayı geride bırakmanın kendi elimizde olduğu gerçeğini kabullenmenin aksine bir davranıştır.
Bunu değiştirebilmek için başımıza bu belanın gelmesinden sorumlu tutabileceğimiz bir özellikten yola çıkmalı, yani incinebilirliği benimsemeliyiz.
Yaşadığımız deneyimi genelleyerek dünyada güvenebileceğimiz kimse olmadığını düşünüp umutsuzluğa kapılabiliriz. En uç boyutta Bin Bir Gece Masalları’nda karısı tarafından boynuzlandığı için önüne çıkan bütün kadınları ölüme mahkum eden şeyhe benzeyebiliriz. Anlattığı bin bir öykü sayesinde şeyhin ilgisini sadece Şehrazat çekebilmiş ve sonunda insafa gelmesini sağlayabilmiştir. Fakat şehrazat bize şeyhe eşlik ettiği gibi eşlik edemeyebilir.
Sonuç olarak, Budist yazar Stephen T. Butterfield ihanetin göz ardı edilemeyecek olumlu bir boyutu hakkında şunları yazıyor: “Hiçbir ilişki tam anlamıyla güvenli ve emniyetli olmadığına göre, kişinin ihanet de dahil olmak üzere her sonucu bir uyanma fırsatı olarak kullanabilme becerisine güvenmesi gerektiği anlamına geliyor bu.” Manevi açıdan bilinçlenmiş kişi herhangi bir güven ihlalini, çevremizdekilerin hiçbir açıklamada bulunmadan sıvışabileceği gerçeğini kendisine hatırlatan bir andıç olarak algılar.
Sevgiyle Kalın..
Psikoterapist Eyüp SARI
Kaynakça : Güven Duygusu – David Richo
Çift Terapisi
İlişkideki Bağlanma Yaralanması, Aldatma Terapisi Perspektifinden
Çiftler arasında yaşanan gerçek bir terk edilme, hakaret içeren ağır sözler, mâli anlamda aldatma, cinsel aldatma, başka bir kişiyle flörtleşme vs. ilişkinin güvenini zedeleyen, eşlerin duygusal manada incinmelerine sebep olan durumlardır.
Çift Terapisi