Sessiz Tavır, İlişkiden Ne Götürür ?
İlişkideki karşılıklılık eşler arasında güven bağı kurar. Yetişkinler arasındaki ilişkilerde ani ve tek taraflı sessizlikler veya umulmadık ortadan kayboluşlar güvenme yetimizi zayıflatır. Çünkü bunlar sorunlarımızı ele almak, işlemek, çözüme ulaştırmak ve entegre etmekle taban tabana zıttır. Tek taraflı alınan kararlar bir eşin diğerine yeterince güvenmediğine işaret eder.
Birisi tarafından hiçbir açıklama olmaksızın reddedilmek bizi nerede hata yaptığımız da dahil olmak üzere, pek çok soruyla baş başa bırakır. Bir de öbür türlü bir deneyimi gözünüzün önüne getirin. Eşimiz ilişkimizin yürümediğini ve bunun sebeplerini doğrudan söyleyerek bu sorunu çözmemiz veya olası bir ayrılık durumuyla baş edebilmemiz için yanımızda olmayı önerir.
İlk aşamada acı çekeriz. Çünkü en hassas bölgemiz olan can evimizden vurulmuş oluruz. Güvenimiz zedelenir. İhanete uğramak muhtemelen bize geçmişte yaşadığımız incinmişlikleri hatırlattığı için üzüntümüzü en üst seviyeye, doyma noktasına taşır. Bunun üstesinden gelebilmemiz için belli bir süre geçmesi gerekir. İkinci aşamada, eşimiz dürüstlük sergileyerek meseleyi ele almaya isteklidir. Anlamaya istekli olduğu için duygularımıza saygı gösterir. Gemiyi terk etmez, bir sonraki limana dek bizimle gemide kalır.
Sessizlik Sonrası Tepkiler
Suskunluğa verdiğimiz tepki şu üç biçimden birini alabilir:
- İletişim kurmak,
- Öfkelenmek ve
- Umutsuzluğa kapılmak.
Her ne pahasına olursa olsun diğer kişiyle iletişim kurmayı sürdürebiliriz. Bu davranış hem daha fazla teması hoş karşılamayacağını açıkça göstermiş olan suskun kişinin sınırlarını hiçe sayar hem de başkaları tarafından tekrar tekrar reddedilerek incinmeye açık olduğumuzu gösterir.
Ta ki bizi bunalıma sürükleyecek bir ümitsizliğe dönüşene dek öfkeli olmayı sürdürebiliriz. Üstelik bunalımdayken güven duyma kabiliyetimiz de azalır. Çünkü bunalımda olmanın yan etkilerinden biri de hiçbir şeyi güvenilir bulmamaktır. Bu da bizi el yapımı çilemizin öznesi yapar. Oysa bu kişiyle bir ilişki yürütmemize imkan olmadığı açıktır.
Çile çekmek, acımızın yasını tutup suçlamayı geride bırakmanın kendi elimizde olduğu gerçeğini kabullenmenin aksine bir davranıştır.
Bunu değiştirebilmek için başımıza bu belanın gelmesinden sorumlu tutabileceğimiz bir özellikten yola çıkmalı, yani incinebilirliği benimsemeliyiz.
Yaşadığımız deneyimi genelleyerek dünyada güvenebileceğimiz kimse olmadığını düşünüp umutsuzluğa kapılabiliriz. En uç boyutta Bin Bir Gece Masalları’nda karısı tarafından boynuzlandığı için önüne çıkan bütün kadınları ölüme mahkum eden şeyhe benzeyebiliriz. Anlattığı bin bir öykü sayesinde şeyhin ilgisini sadece Şehrazat çekebilmiş ve sonunda insafa gelmesini sağlayabilmiştir. Fakat şehrazat bize şeyhe eşlik ettiği gibi eşlik edemeyebilir.
Sonuç olarak, Budist yazar Stephen T. Butterfield ihanetin göz ardı edilemeyecek olumlu bir boyutu hakkında şunları yazıyor: “Hiçbir ilişki tam anlamıyla güvenli ve emniyetli olmadığına göre, kişinin ihanet de dahil olmak üzere her sonucu bir uyanma fırsatı olarak kullanabilme becerisine güvenmesi gerektiği anlamına geliyor bu.” Manevi açıdan bilinçlenmiş kişi herhangi bir güven ihlalini, çevremizdekilerin hiçbir açıklamada bulunmadan sıvışabileceği gerçeğini kendisine hatırlatan bir andıç olarak algılar.
Sevgiyle Kalın..
Psikoterapist Eyüp SARI
Kaynakça : Güven Duygusu – David Richo
Çift Terapisi